4 Kasım 2019 Pazartesi

RUHSAL GELİŞİMDEN NE BEKLİYORSUNUZ?




Benim için kişisel gelişim ve ruhsal gelişim farklı konulardır. Kişisel gelişim, kendisinde eksik gördüğü özelliklerin kabul edilebilir düzeye ulaşması için geliştirilmesidir. Temelinde kendini kabul etmeme vardır. Ruhsal gelişim ise insanın doğasını, evrenin işleyişini anlayıp özgürleşmek için ruhsal boyuttaki gelişmedir. Kendini kabul etmeden ilerlenemeyecek bir yoldur…

Bir ev ya da yeni bir ev;

Bir araba ya da son model bir araba;

Tatil ya da yılda en az iki yurt dışı tatili ya da dünya turu;

Bir iş ya da daha iyi bir iş ya da kendi işini kurmak;

Sevgili yapmak ya da evlenmek ya da boşanmak;

Borçları kapatmak ya da daha da çok kazanmak;

İyileşmek ya da daha sıkı karın kasına sahip olmak…

Bunlar farklı hayatların farklı istekleri ama aynı zamanda insanoğlunun açgözlülüğünün de göstergesi.

Yalnızdır sevgilisi olmasını ister, bulur. Sonra bu yetmez evlenmek ister, kafaya takar sonunda evlenmeyi başarır. Sonra o kadar kötü ya da sıkıcı bir evliliği olur ki dayanamaz ve boşanmak ister.

Cep telefonu alır, bir yıl sonra yeni modelini ister, sonraki yıl başka markanın son modelini ister…

İstediğini elde edince mutlu olan ve kısa süre sonra daha fazlasını isteyen ve onu da elde edene kadar mutsuz olan hayatlar… İstediği gibi hayat yaşamak için didinen ama antidepresan kovasına düşmüş insanlar…

Bütün bu döngülerden çıkmak ve özgürleşmek isteyenlerin seçtiği yoldur ruhsal gelişim. Manevi boyutta başlayıp maddi dünyada yansımalarını gördüğünüz değişimdir. Yuvaya yolculuktur.

Peki, siz ruhsal gelişimden ne bekliyorsunuz?

“Yuvaya dönerek, elde etmeyi umduğun şey nedir?” diye sordu Beyaz Melek ve Michael Thomas “Sevilmek ve çevremde sevgiyi hissetmek istiyorum. Huzurlu bir biçimde var olmak istiyorum. Çevremdekilerin endişelerine ve önemsiz, saçma ilişki ve etkileşimlerine maruz kalmak istemiyorum. Para konusunda tasalanmak istemiyorum. AZAT EDİLDİĞİMİ hissetmek istiyorum! Yalnızlıktan bıktım. Evrendeki diğer varlıklar için bir anlam ifade etmek istiyorum. Bir nedenden ötürü var olduğumu bilmek, semavi alemdeki görevi yapmak ve Tanrı’nın planının doğru ve uygun bir parçası olmak istiyorum. Önceki gibi bir insan olmayı gerçekten istemiyorum. Sizin gibi olmak istiyorum! Benim için yuvaya dönmenin anlamı bu.” diyerek yanıtlar Kryon’un Yuvaya Yolculuk kitabında. Bu yanıttan sonra Michael, yuvasına dönme yolculuğuna başlar.

Peki, siz bu yola girmeye hazır mısınız?

Ölesiye korkanlar var. Kendini kaybetmekten, sevdiklerini kaybetmekten ya da hayatlarının, düzenlerinin bozulmasından… Bu, kişinin ne istediğine ve ona zarar veren şeylere ne kadar tutunduğuna göre değişir.

Eski arkadaşlarımla arada haberleştiğimizde onlara şöyle söylerim “her şey bildiğin gibi. Aynı iş, aynı ev, hala ailemle yaşıyorum, saçlarım bile aynı...” Benim için değişim içseldi. Kendimi tanımam, geçmişimi iyileştirmem, hayata, insanlara ve özellikle yaşananlara bakışımın değişimiydi. İlla mekân ya da çevre değiştirmem şart değildi.

Zihnin, kendini ve yerini korumak için üzerinize başta baskı yapsa da yolunuzda ilerledikçe o gerçek olmayan direnç yok oluyor.

Benim sadece Human Design analizi yaptığımı düşünürler ama bilgiyi sindirmeden ve hayata sokmadan sadece analizin hiçbir anlamı olmadığını bilen ben, aslında hayatta nasıl ilerlemenin doğru olduğu üzerine çalışıyorum. Zihin oyunları… zihin oyunlarını görmek, onları fark etmek ve onları aşmak üzerine çalışıyorum… Analiz sadece başlangıç…

Bazen benden indirim isteyenler ya da ücretten dolayı soru sorup uzaklaşanlar oluyor. Hala ofis ortamında olmak istemediğim için görüşme mekânı konusunda eleştirenler, hoşlanmayanlar ya da mesafeyi sorun edenler oluyor. Aslında bu iki konu insanların bu yola hazır olup olmadıklarının ilk göstergesidir. Günümüzde para ve zaman ayıramayanların bu yolda ilerleyemeyeceği bir gerçektir. Hayattaki önceliğinizi gösterir. İnsanlar sadece yöntemi, yolu, uzmanı, danışmanı, koçu seçtiklerini düşünürler, aslında her iki taraf birbirini seçer. Benim için önemli olan enerjidir. Bu yola gönülsüz, öylesine giren kişi benim enerjimin tükenmesine neden olur, boşa uğraşıdır... Para ve yer, acaba kendini tanıma ve zihin oyunlarını fark etme sürecine başlayabilecek mi sorusunun ön eleme kriteridir.

Kendi sürecime başlarken maddi olarak en zorlandığım dönemdi. Masraflarımı düzenleyerek, tatile gitmeyerek bir şekilde bu süreçte yapmak istediğim, öğrenmek istediğim her şey için zaman ve para ayarlamayı başarmıştım. O an olmasa bile birkaç ay sonrasında yapıyordum. Gerçekten istiyordum.

İlk Human Design analizimi yaptırdığımda öğle saatlerinde ancak randevu ayarlayabilmiştim ve işten izin alarak gün içinde gitmiştim… Bir düşünün neler için izin alıyorsunuz da bunun için zaman ayıramıyorsunuz? Neler için para ayırıyorsunuz da kendiniz için ayıramıyorsunuz? Tatile gitmek kendiniz için değil önce bunu açıklığa kavuşturalım. Günümüzde tatil sadece başkalarına göstermek için yapılan bir yarış aracı. Asıl tatil günlük rutinden çıkmak ve farklı insanlarla farklı bir süreç geçirmektir… Bunu her yerde yapabilirsiniz illa uzaklara kaçmanız gerekmiyor…

Bu yola girmek istiyorsanız kendinize dönüp bir bakın ne kadar bahanelerle dolusunuz? Ne kadar başkaları yapıyor ben eksik kalmayayım düşüncesindesiniz? Ne kadar samimisiniz? Ne kadar istiyorsunuz? 

Her şeyi belirleyen yaptıklarınız, birlikte çalıştıklarınız, kullandığınız yöntemler değil sizin ne kadar istekli olduğunuzdur…


15 Ekim 2019 Salı

YENİ HAYATINA HOŞ GELDİN…



Benim için son iki yıl içe dönme ve bir dönemi kapatma süreciydi. Astrolojik olarak bakıldığında Satürn 12. evimdeydi. Satürn’ün bu geçişini araştırdığımda bilinçaltı tüm tortuların, korkuların ve geçmişin tekrar karşımıza çıkıp bizi zorladığı sancılı bir süreç olduğu ve depresyon riski olabileceği anlatılıyordu.


Bu süreçte geçmişteki her bir tozun, toprağın, yükün, ağırlığın son kez incelemesi yapıldı. İşlenecek konuları ben araştırmadım, kurcalamadım her şey kendi istediği sıra ile karşıma çıktı. Bütün geçmişim şöyle bir havalandı. İnanılmaz keyifli bir deneyimdi. Öncesinde büyük yükleri üzerimden attığım için zorlandım diyemem. 

Aralık 2017’de Aamir Khan’nın Yerdeki Yıldızlar-Her Çocuk Özeldir filmini seyrettim. Sonrasındaki bir hafta ağlayarak tekrar tekrar izledim. Disleksi (öğrenme bozukluğu) olan bir çocuğun yaşadıkları anlatılıyordu. Disleksi olduğumu bir yıl öncesinde öğrenmiştim ama benzer bir hayatı görmek özellikle 12. evinden Satürn geçen biri için şok ediciydi. İlk birkaç gün küçük Ebru’nun yaşadıklarına ağladım. Sonrasında filmdeki çocuğun aksine bana kimsenin yardım etmediğine, kimsenin beni anlamadığına ve elini uzatmadığına ağladım. Ebru baya yalnızmış…

Kimse bana yardım etmedi diye ağlarken birden “ben ne kadar güçlü bir çocukmuşum, kendi kendime öğrenme bozukluğuma çözüm bulmuşum” demeye başladım. Dersi dikkatli dinlemeye, okula hazırlıklı gitmeye, ödevleri zamanında yapmaya, gerektiğinde tekrar yapmaya ve disiplinli şekilde çalışmaya başlamıştım. Gerçekten çok güçlü ve en önemlisi kendine yeten bir çocukmuşum. Çocukluktan sonra da kendimi iyileştirmeyi, pratik yol bulmayı, kendim için yöntemler geliştirmeyi defalarca başarmışım. Depresyona girmek üzereyken özgüvene dönen bir süreç yaşadım o bir haftada.

Öğrenme bozukluğu için kendime yol bulmam ilkokul beşinci sınıfın ilk dönemine denk gelmişti ve sonrasında okuldaki başarım uçuşa geçmişti. O zamanlarda astroloji haritamda nasıl etkiler var diye bakarken Satürn’ün 12.evden birinci eve geçtiğini fark ettim. Hayatta kalmak için Ebru yeni bir kişilik geliştirmişti (1. Ev); ağır başlı, hanım hanımcık, uysal, çalışkan, sessiz, sakin vs uzun yıllar boyu benim için çok kullanışlı oldu, hayatta kalmamı sağladı.

2008 civarında otuz yaş krizi başlarken (Satürn return zamanı) artık bu yeni kişilik işe yaramıyordu. O zamanlar hayat bana çok ağır geliyor sanıyordum ama aslında benden uzak yapıdaki bu kişiliğe tutunmak ağırdı… Başlatıcı, öncü, istediğini yapan kimseyi umursamayan bir manifestör, anarşist yapısı olan bir 3/5, çok güçlü kalp merkezi yani egosu ve öz değer duygusuna sahip, mücadele yeteneği olan bir insan ne kadar daha uysal, edilgen, sakin, ağırbaşlı olarak hayata devam edebilirdi… Zor olan hayat değil, benim seçtiğim yoldu.

Son iki yılım bu seçimin nedenlerinin daha da derindeki kökenini görmek, keşfetmekle geçti… Bu seçim hata değildi, o günün koşullarında belki de en iyisiydi ama artık geçerliliği kalmamıştı.



4 Temmuzda 40. yaş günüm için ablam sürpriz hazırlamıştı. Okul arkadaşlarım, yurt arkadaşlarım, iş arkadaşlarım, yakın arkadaşlarım, üniversite hocalarım, koçluk eğitimini aldığım hocam, Amerika’daki Human Design eğitimini aldığım hocam, akrabalar, aile dostları kısacası benim hayatıma bir şekilde dokunan herkesin doğum günüm için hazırladıkları videolar ile karşılaştım. Ablam bu sürprizi 40. doğum günüm için yaptığını sanıyor ama aslında çok daha büyük bir amaca hizmet ediyordu. O gün benim geçmişime ve eski Ebru’ya vedamdı.  Umarım herkese böyle güzel vedalar nasip olur…

Aradan aylar geçti ve ben boşluktaydım. Otuz yıllık bir döngü sonlanmıştı ve yenisi başlamak üzereydi ama yeni Ebru’nun son ayarları yapılıyordu. Kapanışı yapmak her şeyin bittiği anlamına gelmiyordu yeninin nasıl olacağı daha önemli bir konuydu. Ben nasıl bir hayat istiyorum ve ben nasıl olmak istiyorum. Bunu yıllardır düşünüyordum ama son farkındalıklar farklı bakış açıları kazandırmış ve daha cüretkâr olmayı öğrenmiştim. O süreçte Satürn geri gidiyordu ve tam olarak benim yükselen noktamda durdu durdu durdu ve tekrar düz harekete geçti. Satürn artık tamamen birinci evime geçince sis perdesi de kalktı ve artık yeni Ebru doğdu…

Yeni hayatına hoş geldin Ebru...


Özel Not: Emine Arslan, ablacığım düşüncen için, emeğin için, vesile olduğun veda için ve yanımda olduğun için çok teşekkürler… 



27 Şubat 2019 Çarşamba

Madem Bu Dünyaya Geldik, İyi İş Çıkaralım…


Ekonomik kriz, seçimler, piyasaların durgunluğu, gelecek kaygısı, içsel çalkantılar, ilişki ve iletişim sorunları, uyku problemleri, kan ter içinde uyanma, hiçbir şeye konsantre olamama ve hiçbir şeyden keyif alamama, sürekli tedirginlik, kızgınlık, beklentilerin hüsranla sonuçlanması… 

Bu dünyaya gelmeyi belki bir ceza olarak görüyorsunuz ve neden bu hayatı yaşamak zorunda olduğunuzu anlayamıyorsunuz. Keşke doğmasaydım; keşke başka koşullarda doğsaydım; başka ülkede olsaydım, şöyle yeteneklerim olsaydı; bana da bir fırsat sunsalardı, diyorsunuz.

Üzgünüm ama bu hayata, yaşamaya geldiğimiz kişi olmak için geldik. Bu ülkede, bu aile, bu çevrede, bu koşul ve yeteneklerle… Sorun koşullarda değil bizim yanlış kişi olarak yaşamaya çalışmamızda. Astroloji olsun, Human Design olsun, diğer başka yöntemler olsun bize artık bu hayata neden geldiğimizi, yeteneklerimizi, karakterimizi söylüyorlar. Dışarıya bakmak, başkasına özenmek, kendimizden ve koşullarımızdan nefret etmek ve başkalarını suçlamak yerine yaşamaya geldiğimiz hayatı en iyi performansla yaşayalım. Benim hayat mottolarımdan biri “madem bu hayata geldik, iyi iş çıkaralım” dır… Kaçış yok, geldik bir kere.

Herkes için iyi yaşamak farklıdır, tek bir yanıt yoktur. Ama Human Design dili ile konuşursam eğer dört tipin dört farklı iyi yaşadığını gösteren işaretleri vardır: Manifestörler için bu işaret HUZUR’dur. Huzurlularsa doğru yoldadırlar. Jeneratörler için iyi yaşadıklarının işaretleri TATMİN, Projektörler için BAŞARI ve Reflektörler için SÜRPRİZ’dir.

Doğru yaşamadığınızı gösteren işaretleri de vardır. Manifestörler için ÖFKE, Jeneratörler için HÜSRAN, Projektörler için ACI ve Reflekrörler için HAYAL KIRIKLIĞI’dır.

Bu işaretler size, sadece birer kelime gibi gelebilir ama Human Design ile ilgilenenler, analizini yaptıranlar bilirler ki, bu kelimeler aslında yaşamdaki önemli kilit noktalarıdır. Bu duyguların neden farklı olduğunun, kaynağının ne olduğunun gerekçeleri ve açıklamaları vardır.

Hayat sizin... ve işinizi nasıl çıkaracağınız tamamen size kalmış… Yaşamaya geldiğimiz bu hayatın son nefesini verirken, siz hangisini demeyi tercih ediyorsunuz keşke mi, iyi ki mi?

6 Şubat 2019 Çarşamba

Arkadaşlık, Farkındalık, Uygulama… DEĞİŞİM KOÇLUĞU



Günümüzde gerçek anlamda paylaşımlar olmadığından, büyük çoğunluk kalabalıklar içinde yalnızdır. Oyalanmak ya da vakit geçirmek için çevrelerinde bir sürü arkadaş, akraba olsa da paylaşılan sadece zamandır. Bazıları bunu da yaşayamıyor olabilir. Her iki durumda da tek kaldığınızda içinizde anlatmak istedikleriniz, sormak istedikleriniz ya da anlam veremediğiniz şeyler için bir başkasının fikrini alma isteği ve yalnızlık duygusu ile sıkışıp kalırsınız.

En son ne zaman içinizden geçenleri anlatabildiniz? En son ne zaman gerçekten dinlendiğinizi hissettiniz? En son ne zaman korkmadan kendinizi ifade edebildiniz?

Sizin de konuşma konularınız, herkesin olduğu gibi, son tatil anılarınız, çocuklarınızın gittiği kurslar, almayı planladığınız ev, işle ilgili sorunlarınız, aşk hayatınız, politika, ekonomi, magazin ve ortak tanıdıkları çekiştirmek mi?

Peki, bu konuların içinde siz neredesiniz? Siz yoksunuz ki… Sizin hayalleriniz nerede? Sizin hayal kırıklıklarınız nerede? Sizin düşünceleriniz nerede? Bu konuların hepsi sizin çevrenizde dönse de siz değilsiniz… Ana karakter, özne, kursa giden çocuğunuz, tatildeki gezdiğiniz yerler, aşık olduğunuz kişi/eşiniz, iş arkadaşlarınız, müşterileriniz ve hükumet… Siz sadece etkilenensiniz. Kendinizi anlattığınızı düşünürken aslında siz sadece hikayedeki figüransınız… Kendinizi ve kendinizle ilgilenmeyi ne zaman bıraktınız?

Kendini arama yoluna giren birçok kişi kurs ve seminerlerden birinden diğerine akın ediyor. Farkındalık kazanmak, bilgi edinmek, çevre edinmek için gayet uygun bir yoldur. Ama her şeyden önce kendini duymak ve ne istediğini anlamak bu yolda daha rahat ilerlemeyi sağlar. Yoğun bir bilgi yığını içinde, etkilenmeden, ne istediğini, nasıl bir değişim istediğini, neye ihtiyaç duyduğunu nasıl anlayabilir ki insan. Öğrendikçe hiçbir şey bilmediği düşüncesiyle öğretiler içinde kaybolur ve yine kendini unutur. Amaç farkındalık kazanmak ve öze dönmekten, bilgi sahibi olmak için koşturmaya döner. Aslında bir eğitmenden, bir yöntemden, bir uygulamadan önce kendilerini ifade etmeye, konuşmaya, kendi düşüncelerini açıkça duymaya ihtiyaçları vardır. Ancak bu şekilde hayatlarındaki değişimin başlangıç fitili yakılabilir. Kimsenin onları anlamadığını düşündüklerinden ya da kendi düşüncelerinden çekindiklerinden, içlerindekini ifade etmekten kaçınırlar. Onun içinde “kendilerinin” farkına varmadan eğitimlerde öğrendikleri kalıba sıkışmaya çalışırlar…

Farkındalık en önemli kavram. Fark edersin ve değiştirirsin, fark edersin ve senin için doğru olanı görürsün, fark edersin ve kısır döngülerden kurtulmak için ne yapman gerektiğini anlarsın. Bütün bunlar için ilk önce zihin ve zihin oyunu nedir onu anlamak gerekmektedir. Düşündüğünüz, inandığınız her şeye tekrar bir göz atmanız gerekir… Farkındalık, zihin oyununu görmekle olur. Değişim ancak böyle başlar.

Ben bu programın adına değişim koçluğu diyorum. Amacı kendi varlığını hatırlayıp eski hayatından farklı bir hayat yaşamak isteyenlerle kahve eşliğinde sohbet etmektir. Koçluğun temeli profesyonel arkadaşlıktır. Sizi dinleyen ve hayatınıza farklı bir açıdan bakmanıza fırsat tanıyan bir arkadaştır.

Her hayatın farkındalık konusu ve dolayısıyla değişim konusu kendine hastır… İş değişikliği, ilişkilerin değişmesi, medeni durumun değişmesi, çevrenin değişmesi ya da sadece hayata bakışınızın değişmesi…

Bazen canı gönülden isteyerek, bazen de istemeden zoraki değişiklerle karşılaşabiliriz. Birlikte çalışırken istediğiniz değişikleri yapmak için nasıl bir yol haritası çizmeniz gerektiği ve kendinizi nasıl bu değişikliğe hazırlayacağınız üzerine sohbet ediyoruz. Zoraki olan değişiklerde ise, süreç içinde, dağılmadan en iyi şekilde nasıl ayak uydurabileceğinize ve değişimi nasıl pozitife çevirebileceğiniz üzerine sohbet ediyoruz. Sohbet işin görünen kısmı; asıl yapılan ise önce ne istediğinizi bulmak ve farkındalık kazanmak, sonrada uygulamaya geçmektir.

Profesyonel arkadaşlık aslında sizi sizden daha çok düşünür. Sırdaştır, yoldan çıktığınızda sizi uyarır, amacınızı hatırlatır, hayata ve olaylara farklı açılardan bakmanızı, kalıplaşmış düşüncenizi fark etmenize yardımcı olur. Bir arkadaş kendi hayat telaşından sizi doğru düzgün dinlemiyorken ya da siz de onun sorunlarıyla da ilgilenmek zorunda kalırken; koçlukta odak noktası sadece siz oluyorsunuz.

Evrensel düzende her türlü iletişim, ilişki, etkileşim alış veriş üzerine kurulmuştur. Değişim koçluğunda enerjinin iki taraf için dengeli ve akıcı olması için size verilen bilgi, ilgi ve zamana karşılık sizin de bir şeyler vermeniz, enerjinin dengelenmesine yardımcı olacaktır. Bir profesyonelle çalışmanın veriş kısmı ücret ile olmaktadır ve bu, her iki taraf içinde en uygun dengelenme yoludur.

Güzelleşmek ve sağlıklı olmak için çaba, para ve zaman harcanıp özen gösterilirken; ruh güzelliği ve sağlığı hep ihmal ediliyor. Kişinin içinde bulunduğu duruma göre bir koça, bir psikoloğa ya da bir psikiyatra başvurması hayatını düzenleyebilecekken bundan itina ile kaçınılıyor. Bedensel sağlık ve güzellikle ilgilenirken ya da maddi kaygılar içinde kendinizi ihmal ederken gelecek yaşamınızdan çalıyor ve hasarlarınızı gün geçtikçe daha da derinleştiriyorsunuz.

Sadece bilgi almakla yetinmeyin. Hiçbir bilgi uygulanmadan sizin olamaz… Değişmeyi, hayatınızı değiştirmeyi istiyorsanız ve bu isteğinizde samimiyseniz artık harekete geçin…


Daha fazla bilgi ve randevu için arslaneb@gmail.com a yazabilirsiniz...



Human Design ile iİgili Hizmetler


Human Design Analizi


Doğum tarihi, saati ve doğum yeri bilgileri ile vücut haritası çıkartılır. Analiz sırasında bu harita danışana anlatılır. Analiz iki saat sürmektedir. Bazen insanlar rapor alarak bu bilgiden yararlanmak isteniyor ama ben her zaman iletişimden yanayım. Kopyala yapıştır bir bilgi yerine karşılıklı etkileşim halindeyken o an içten gelen çok anlamlı bir örnekli anlatımla karşılaşabilirsiniz… Yüz yüze ya da internet üzerinden yapılmasını öneririm.


Dönüşüm Başlasın Koçluk Programı


Amacı kendi özünüze uyanmanızdır. Değişim Koçluğundan farklı olarak kişinin Human Design vücut haritası, genel Human Design bilgileri ve sohbetle harmanlanan bir koçluk programıdır. 

Dönüşüm Başlasın Koçluk programında benim görevim, kendinizi tanıma ve zihninizdeki koşullandırmalardan arınma sürecinde size destek olmak, bilgileri hatırlatmak, deneyimlerimi paylaşmak ve zorlandığınızda tekrar yola devam etmeniz için size elimi uzatmaktır…

Bu tamamen danışanın haritasına, hayatında bulunduğu duruma, neler yapmak istediğine ve ne kadar istekli olduğuna göre değişen bir program… Her birey farklı olduğu gibi dönüşümü de farklı yolla olacaktır…

Daha fazla bilgi almak için Temmuz 2016 da yazmış olduğum Dönüşüm Başlasın Nasıl Çalışır? adlı yazıma  buradan ulaşabilirsiniz.


Çocuklar için Human Design


Human Design yeni doğan bebeğin doğal eğilimlerini size gösterir. Saf kendisi olarak doğan bebek zamanla ailesi, çevresi, aldığı eğitimlerle birlikte koşullandırılmaların etkisi altında kalır ve kendi olmamaya başlar.

Human Design analizi ile yardımcı bir araca sahip olmuş olursunuz, çünkü bu sayede çevreden gelen etkileri anlayıp, onun en doğru şekilde yetiştirmenin anahtarına sahip olursunuz. Onun doğasını öğrenmiş olursunuz. Bu yeni doğan bebeklerde olduğu kadar büyüme döneminde henüz tüm koşullandırmalarını yüklenmemiş çocukların yetiştirilmeleri için de önemlidir.

Çocuğunuzun özelliklerini anladığınız zaman onu başkaları ile ya da sosyal klişelerle karşılaştırmaktan korumuş olursunuz. Onun kendisi gibi nasıl yetiştireceğini bilerek onun için en büyük yatırımı yapmış olursunuz.


Kendi Dizaynını Yaşa Eğitimi


IHDS  (Uluslararası Human Design Okulu) nın onaylı KENDİ DİZAYNINI YAŞA Programıdır.


Amacı: kendimizi, diğerlerini tanımak ve anlamaktır. Human Design eğitiminin temeli ve başlangıcıdır.


Kişinin kendisinin, yakın çevresi ile olan ortak ya da farklı özelliklerini, hayatın akışını ve düzenini daha kolay anlayabilmesi içindir. 

Analizini yaptırmış, kendi gerçeğini öğrenmiş kişi için artık bununla yaşamayı öğrenme zamanıdır. Bu programda Human Design Sistemi temel bilgileri verilir ama bu bir eğitim programı değildir, destek programıdır. 

Daha fazla bilgi ve randevu için arslaneb@gmail.com adresine yazabilirsiniz...


Hakkımda


EBRU ARSLAN KİMDİR?

1979da Ordu’da doğdum. İTÜ Fizik Mühendisliğinde okudum ve daha sonrasında ise sağlık sektöründe 9 yıl çalıştım…  Bütün bu süreç kendini tanımayan, bilmeyen Ebru’nun yaşadığı şeylerdi.

3/5 Duygusal Manifestor olarak doğmayı seçmişim. Başlatıcı, yapıcı olan Ebru çocukluk yıllarından itibaren kabul edilebilmek için içine kapanmaya ve pasif ama agresif bir rolü oynamaya başladı. Yıllar geçtikçe bu daha da derinleşti… Lise, üniversite, iş hayatında…  
Tarihler 2007yi göstermeye başladığında bendeki değişme kıvılcımları çakmaya başladı. Artık uyumlu olmak ya da kendimi kabul ettirmek için pasif kalmak bana ağır gelmeye başlamıştı. İçimdeki bu sıkışmışlık hissi gün geçtikçe büyümeye başladı ama ne olduğunu da anlamıyordum, dilimde sürekli ”değişmek istiyorum, hayatımı değiştirmek istiyorum” sözleri dolanıyordu. 2008 de bu durum daha da arttı ve artık bu duygudan, bu sıkışmışlıktan kurtulmak için arayışa başladım. Ruhsal ve kişisel gelişim kitapları okumaya başladım. Bireysel seanslar, enerji uygulamaları, enerji uygulayıcılığı, seminerler, kitaplar ama her şeyin etkisi çok kısa süreliydi,  çabuk geçiyor ve arayışım “yok bu değil” ile sonuçlanıyordu…

2009da Human Design Sistemi ile tanıştım. Çok apar topar olmuştu ama herhalde hayatımı değiştiren olay işte buydu… İlk bana kendim anlatıldığında hem çok şaşırdım, hem çok mutlu oldum; bir yandan da yok canım daha neler dedim. Kabul etmem çok kolay olmadı. 30 yaşına kadar hayatım hep beklemekle geçmiş, birileri benim için bir şeyler yapacak, sunacak diye sadece beklemiştim ve bana deniyor ki “ne istiyorsan onu yapabilecek gücün var, sadece bilgi ver ve yap,  sana bir şeylerin sunulmasını bekliyorsan yaşam seni cezalandıracak ve sana hiçbir şey gelmeyecek” denildi…  O güne kadar hayatımdaki en temel şeydi beklemek. Gerçekten de bana hiçbir zaman bir şey sunulmadı, onun için vasat, sorunlu ve sinir harbi içinde geçen bir hayatım oldu. İnsanın kendisinden 180 derece farklı bir hayatı yaşaması o kadar ilginçti ki… Bana anlatılanlar hayatımdan çok farklıydı ama içimde bir şeylerle rezonansa geçmişti.  Daha önceki yıllarda okuduğum, dinlediğim öğrendiğim şeylerle bağlantıları o kadar sağlamdı ki. Tek sorun vardı: nasıl kendimi yaşayacaktım? Türkiye’de o yıllarda uzman yoktu ve bunu tek başıma yapmaya çalıştım. Human Design Sistemi ilgimi çok çekti; kitaplar alıp okumaya ve daha derinini öğrenmeye başladım. Bir şeyleri tek başına yapabilme, öğrenebilme ve aşabilme özelliklerim en çok bu dönemde işime yaradı. Bir başkası bunu tek başına yapamazdı.

Bu süreçte kendi karar verme sistemim ile ilk önce işimden ayrıldım, koçluk eğitimi aldım. Sonra Human Design konusunda uzmanlaşmak istediğime karar verdim. IHDS’den (International Human Design School) eğitim almaya başladım ve IHDS Sertifikalı Rehber oldum.

Ben ilk aşamalarda çok zorlandım; eski alışkanlıklara, eski çevrenizin sizi tanıyış şeklini ve eski seni istiyoruz baskılarına karşı koymak çok kolay bir şey değil… Farklılığını yaşamak, homojen düzenin dışına çıkmak, koşullandırmalardan sıyrılmak, kendini yaşamak çalışma istiyor, azim istiyor, dirayet istiyor. İşte bu DÖNÜŞÜM sürecine hazır olanların elinden tutmak ve yalnız olmadıklarını hatırlatmaya karar verdim. Koçluk ve rehberlik çalışmalarıma 2013 yılından beri devam ediyorum…

Umarım sizlerde kendi yolunuzu bulur ve özünüze dönebilirsiniz…


Haberler



Cosmopolitan Shopping 2017 yaz sayısında yayınlandı





Türkiye’nin ilk online dergisi trendEra Haziran 2017 sayısında yayınlandı