Dünyaya gelirken bazı konularda
bilgelik kazanmak için geliriz. Onlar bizim hassas noktalarımız, nefsimizin
bizi sürekli yokladığı ve öz halimizden uzaklaştırdığı alanlardır, derslerdir. Bilge
olmadan önce dersleri alıyoruz, bir sürü yanlışlar yapıyoruz, en kötü kararlarımız
bu hassas noktalar kaynaklı oluyor. Hepsi
aslında birer sınav; her yanlış karar, her yanlış davranış biz de daha derin
etkilere neden oluyor. Ne zamanki o konuyu aşıp perde aralandığında, tüm zihin
oyunlarını gördüğümüzde artık bilgelik kazanıyoruz…
Human Design hakkında bilgisi
olanlar daha iyi anlayacaktır ama basitçe anlatırsam eğer; vücut haritasında
sakral merkezi tanımsız olanların “yeter, yeterli ne demek?” ve “sınır koymak” konusunda
bilgelik kazanmak için gelmişlerdir. Tanımsız olan merkez her zaman aktif
olarak çalışmamaktadır ancak koşullandırmalar altındayken çalışmaktadır, zihin
bu konuda kendini eksik görüp bu açıklığı kapatmak için yanlış kararlar
aldırır, kişiye hükmetmeye çalışır. Sakral merkezi en büyük enerji üretim
merkezidir ve tanımsız olduğunda o enerjiyi kişi kendisi üretmez ve sistemi de
bu enerjiye uygun değildir. Eğer tanımsız sakralı olan kişi bu konuda
bilinçsizse kendisini koşullandırma altında çok enerjik hissedip, aralıksız
çalışmaya devam edebilir; yeterlinin ne demek olduğunu bilmediğinden yorgunluğa
meydan okumaya çalışabilir. Onda olmayan sadece ödünç aldığı aşırı pompalanan enerjiyi
sistemi tolere edemeyeceğinden bir süre sonra sinir bozukluğu yaşayabilir ya da
hasta olabilir. Sınır koyamadığı için çok hevesli olabilir ve hayır
diyemeyebilir. Bu kişilerin bilgeliği, dinlenmeyi bilmeleri ve enerjilerini ne için
kullanacaklarını iyi seçmeleridir.
Benim vücut haritamda da sakral
merkezi tanımsız, hatta tamamen açıktır. Evdeki ayak işlerini yapıyor olmak
ya da çalışma saatlerini sınırlayamamak eskiden büyük sorunumdu. “yeterli” ile
ilgili koşullandırmam üzerine yıllardır çalışıyorum ve benim zaafım olduğunu
bildiğimden daha özenli hareket ediyorum.
Sınır koyma konusundaki
hatalarımla da teker teker yüzleştim. Bir Manifestör olarak girişimci ve
gerçekleştirici özelliklerim çocukluk yıllarımdan itibaren çevrem ve dış
koşullar nedeniyle baskılandığından, kendimi korumak için pasifleşmeyi seçmiş
ve kendimi ileri gitmemek, girişimde bulunmamak için sınırlar çizmişim. İçim
kıpır kıpır olsa da, can atsam da bazı şeyleri yapmak için beni frenleyen bir mekanizma
sürekli aktifti, zihnim… Bir Manifestörün
en son isteyeceği şey kontrol edilmek ve işine karışılmasıdır. Başkalarının
karışmasındansa, yapmamayı tercih etmişim. Aslında sınır koymak: istediğin bir şeyi
yapmayarak başkalarının sana karışmamasını sağlamak değil; istediğin şeyi
yaparken kimseyi sana karışacak kadar kendine yaklaştırmamak ya da istemediğin
şey için “hayır” diyebilmektir. İşte bunu öğrendim artık J
Profili 3/5 olan bir Manifestör
için bu ne demek bilemezsiniz, her halde dünyadaki en girişimci birleşime sahip
bir insanın sadece beklemesi ve durması… hayat gerçekten çok komik.
Sakral merkezinin tamamen açık olması
bu konularda zihin oyunlarına neden olurken, bazı ünlü sakralı tamamen açık
olan Osho, Krishnamurti ve Ra Uru Hu gibi “biz kimiz, neden varız” gibi sorulara
ve OL’manın ne demek olduğu ile ilgili öngörüler de verir. İyi ve kötü göreceli
kavramlar olup, aslında hep bir aradadırlar.
Bu bir örnek, bu konu da birçok
insanın sorunu olmayabilir ya da sorunmuş gibi görmeyebilir ama benim için
önemli, çünkü bilgelik kazanacağım hayat derslerimden biri, ayrıca beni baya
zorladı da. İnsanlığın %70’inde öz değer ya da irade konusunda açıklıkları
varken, bense bu konuda rahatım…
Demek istediğim şu ki: her yerden
bilgi akışı var, farklı farklı yöntemler var ama herkesin dersi farklı. Motivasyon
eğitimleri ya da seminerleri çoğu kişi için işe yaramayacakken, o eğitimden bu
eğitime koşuşturmaları çok anlamsızdır. Güçlü bir benlik duygusu olanların da egolarını
sağlıklı kullanmayı öğrenmek yerine onu baskılamaya çalışması da çok
anlamsızdır, işe yaramaz hatta geri teper.
İlk önce hayat dersinin ne
olduğunu öğrenmek ve sonra o derse çalışmak hayatı kolaylaştıracaktır.
Sınav matematiktenken, tarih
çalışmak bizim yaptığımız en büyük hata ve zaman kaybıdır…
İletişim için: arslaneb@gmail.com