30 Ekim 2016 Pazar

7 OLdum…


Nefsin 7 mertebesi,

Bilincin 7 düzeyi,

Yuvaya Yolculukta 7 ev,

Human Design’da 7 yıl…

Yooo hayır, Susam Sokağındaki gibi 7 rakamını öğretmeye çalışmıyorum…

Diğerleri için bir şey diyemem ama Human Design’a göre artık 7 yılımı doldurdum…

2009 sonbaharında bir gün öğle saatlerinde işten izin alıp koşa koşa analizimi yaptırmaya gitmiştim ve 2016 sonbaharında arınma, öze dönme sürecim tamamlandı, 7 OLdum...

Ra’dan ilk Human Design eğitimi alan ustalardan biri yazısında “7 yıl tamamlandığında her şey değişecek diye beklemeyin. 7 yıl içinde zaten her şey yavaş yavaş değişiyor” diyordu… Aynen dediği gibi 7 yıl tamamlandığında sihirli değnek bütün hayatımı ya da dünyaya olan bakışımı değiştirmedi, bu yıllar içinde oldu…

Geriye dönüp 7 yıl önceki halimi hatırlamaya çalıştığımda en bariz hatırladığım her şeyin karanlık olduğu… Düşüncelerim, hayallerim, iletişimim, çalıştığım ortam… Her şey karanlık…

İlk yıllar kendimi tanımakla, ne istediğimi bulmakla geçti... Strateji ve Otoriteme alışmaya çalıştığım, hatalar yaptığım, inancımın sınandığı ve diğerlerinin bana eskisi gibi davranmalarıyla mücadele etmekle geçti… Bu duruma alışamayanları hayatımdan çıkartmayı seçtim… Bir insanın kendini sevmesinin en büyük göstergesi, kimseye kendini sevdirmek ya da kabul ettirmek zorunda olmadığını anlaması ve bunu gerçekten yapabilmesidir… O zaman gereksiz olan herkes yavaş yavaş çıkıyor hayatınızdan… Yeni insanlar sizi zaten asıl halinizle tanıyacakları için her şey daha kolay ilerliyor…

Son zamanlarda, yıllar önce okuduğum ruhsal gelişim kitaplarından beğendiklerimi tekrar okudum… Bilinç düzeyi değişince insanın eskiden hiç anlamadığı şeyleri şimdi normal bir şey gibi karşılamasını yaşadım… Okurken aynen şu durumdaydım “bu tamam, bu da tamam, bunu da çözdüm, bununla ilgili sıkıntım yoktu zaten, sevgili kitap bu benim için geçerli değil…” şeklinde oldu. Bir şekilde artık farklı bir bilinç düzeyinde olduğumu biliyorum… Hayata, insanlara, ilişkilere, olaylara, inanç sistemlerine her şeye farklı bakıyorum…

7 yılın dolduğu gün Ra’nın benimle ilgili olan bazı ses kayıtlarını tekrar dinledim… ilk dinlediğim zaman ağlayarak dinlemiştim “neden ben” diye içimden söylenmiştim, şimdi ise “Oldu bu iş, artık gerçek bir manifestör oldum, kendim OLdum” dedim

Bilgiyi almak, anlamak, uygulamak, tekrar anlamak, sindirmek ve Olmanın sırası vardır… İnsanlar bir kitap okuduklarında ya da bir eğitimi aldıklarında onu anladıklarını zannederler ama sadece o anki bilinç düzeylerine uygun kısımları anlamışlardır. Bazı kitaplar ya da öğretiler için çok katmanlıdır denir, ancak zamanla katmanların aşılacağı söylenir ya, bunu çok güzel bir şekilde deneyimledim. Danışanlarımda da görüyorum, bazı şeyler ilk gün farklı algılanırken zamanla üzerine çalıştıkça gerçekte ne olduğunu anlıyorlar. Uygulamaya devam ettikçe sindiriyorsunuz ve en sonunda o oluyorsunuz…

7 yıl uzun mu? Katmanları teker teker geçmek, sindirmek ve olmak için ideal zaman…

7 yılın tek bir anını bile boş bırakmadan yaşadım… inancımın zayıfladığı, zihnimin beni yerden yere vurduğu zamanlar oldu ama pes etmedim, kendime hadi devam dedim… insanlara anlatırken suratlarındaki o garip gülümsemeyi gördüm, umursamadım… insanların düşüncelerine önem vermemeyi öğrendim…

Hayatımda “olmak” istediğim kişinin kendim olduğunu çok açık bir şekilde gördüm:

Manifestörüm; insanlar beni anlamıyorlar, hatta kapalı auramdan zaman zaman hoşlanmıyorlar ama ben bunu seviyorum.

3/5 profilim var; dene-yanıl süreçlerimde yaşadıklarımı başkası büyük olasılıkla kaldıramaz ama ben bu durumu da seviyorum, sağlam bir yapı veriyor, her düştüğünde kalkacak gücü de… daha ne olsun J

Herkesin yok etmeye çalıştığı egonun ben de doğalı var… Herkes egonun kötü olduğunu ve bırakmanın doğru olduğunu söyler ama benim gibi güçlü egosu olan bir insan, çocukluk yıllarında onu bırakmayı seçti ve neler olduğunu büyük hayat dersleri ile gördü… Doğal ego şişirilmeden korunması gereken bir şeydir, bırakmak reddetmek kendini reddetmektir, gücünü bırakmaktır… ve evet artık hem egoma hem de onun asıl kaynağı İRADEME tekrardan sahibim…

İnsanların sözlerine, gerekçelerine, bahanelerine güvenmeyi bıraktım. Artık sezgilerimin çok daha güvenilir olduğunu anladım… Kendine inanmak biraz da bu değil mi? İllüzyon dünyasına değil de içindeki gerçeğe güvenmek… bu süreç bana bunun ne kadar doğru çalıştığını gösterdi. Sizin iyiliğinizi düşündüğünü söyleyen, bunu bir şekilde göstermeye çalışanların kendi özel gündemleri olduğunu fark ettim… dış otorite ya da koşullandırmalara karşı artık savunmasız değilim…

İnsanların beni kabul etmek ya da beni sevmeleri için onların istediği şeyleri yapmamı beklemeleri ve benim de yapmam gibi tipik açık G Center’a oynayan zihin oyunlarını aştım… Sevgiyle ilgili ya da kabul edilmekle ilgili bir sorunum da kalmadı… Ayrıca artık “sizin sevmeniz neden önemli? Neden kendinizi bu kadar önemsiyorsunuz ki?” diyebilme lüksüne sahibim J

Duygusal dalgalarım yine iniş yaşayacak, melankoli zamanlarım yine olacak… Bunları yadsımak gibi bir durumum olamaz. Artık onların neden olduğunu biliyorum ve neden yaşamam gerektiğini de... onlar bana hayatta ne istediğimi ya da neyi değiştirmem gerektiğini gösteren yol işaretleri… Hayatımın sonuna kadar benimle birlikteler, bana engel olarak değil yol gösterici olarak… Çok şükür artık işaretleri okumayı biliyorum…

Geçenlerde bir danışanıma haritasını anlattığımda “çok zor bir haritam var” dedi. Zor olan harita da yok, iyi ya da kötü de yok… Herkes bu dünyada yapması gereken şeyi gerçekleştirmek için gerekli donanımla doğmuş durumda; doğru kullanmak ya da kullanmamak kişinin tercihi, özgür irade durumu…

Süreç zor mu? Aslında hiç zor değil ve çok da keyifli.. Geçmişte yaşadığınız her şeyi sıfırlıyorsunuz çünkü anlamlandırabiliyorsunuz ve yük olarak taşımanıza gerek kalmıyor… İnsanları tanıyorsunuz, onları olduğu gibi kabul ediyorsunuz ve size uygun olmayanları hayatınızda tutmak için anlamsız bir mücadele içine girmiyorsunuz… Yaraları kanatıp kanatıp durmuyorsunuz… Sevgiye, kabul edilmeye, onaylanmaya, dikkat çekmeye olan ihtiyacınız kalmıyor… Onların peşinde koşturmak ve karanlık içinde yaşamak yerine yeni amaçlar, istekler ve deneyimler için heyecan duyarak geçiyor… Keyifli, neşeli ve korkusuzca…

Bu sürecin tamamlanmasına yaklaşırken ilk başta şüpheye düştüm “acaba yuvaya dönebilecek miyim? Ya çok hatalar yaptıysam ve farkında olmadan süreci ihmal ettiysem” diye ama bu şüphe de sadece bir zihin oyunu. Bunun gerçekleştiğini de yuvada olduğumu da kimse söyleyemez. Bunu yapabilecek tek kişi var o da BENİM… Zihin devreye girip beni bu gerçekten uzaklaştırmaya çalışsa da onun oyunlarına karşı her daim tetikteyim… Çirkin Yeşil Canavar sürekli yakınımda olacaksın, pusuda bekleyeceksin ama ben de her zaman senin farkına varacağım…

Benim için deneyim bitmedi, öğreneceğim, yaşayacağım daha çok şey var… Yeni deneyimler, yeni öğrenilecek dersler… tek fark artık bütün bu deneyimleri kendim olarak edineceğim. Eskisi gibi çukurun içinde patinaj yaparak tekrar tekrar aynı çukurun içinde dönüp durmayacağım… Ben artık Ben Oldum…

Beni eskiden tanıyanlar, yıllardır görmediklerim artık yeni birisi ile tanışıyorsunuz…

Merhaba ben 3/5 Duygusal Manifestör Ebru ARSLAN…

İletişim için: arslaneb@gmail.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder